Olaya bilimsel bir yaklaşım sergilemek için bu yazıyı yazmıyorum. Herkesin farkında olduğu gibi artık hayatın hız sınırı giderek artıyor. Hiçbir şeye zaman yetmiyor. Çok yavaş bir işimiz olsa dahi koşuşturmacanın içerisindeyiz. Trafiği bitiyor, işyerindeki insanlarla ilişkileri hizada tutma başlıyor; borcu bitiyor, hayat pahalılığı başlıyor; eğitimi bitiyor, kişisel buhranların baş etmeye çalışmak başlıyor derken bir bakmışız günler aylar geçmiş. Hayat bu, pek tabî akış halinde olunacak ama bu kadar akış fazla gibi... Bu kadar akışın içerisinde anılarımızda araya kaynayıp yok olup gidiyor. Bir yerlere küçük notlar halinde tutturduğumuz birkaç şey dışında çoğu şey unutuluyor. Kötü şeyler unutulsun zaten onlarla bir sıkıntım yok ama geçmişe dönüp bakmak gerektiğinde yüzümüzü azıcık güldürecek anılar olması çok güzel olur. Bu yüzden bu blog işi bizim dijital hafızamız. Güzel bir şey.
Bu yazıyı yazmama sebep olan şey bugün çok da tanımadığım ve öldüğünü duyduğum bir adamın bloğuna rastlamam. Belki dillendiremediği bazı şeyleri minik minik not alarak arkasındakilere bırakmış. Bir gün babalarının nasıl birisi olduğunu belki de annelerine sormadan buradan öğrenecek çoçukları... Hayat..
.