9 Mayıs 2015 Cumartesi

Neşet Babadan ne biliyon la sen? Çal la...

Az önce televizyonda komik olduğunu düşündüğüm bir film seyrettim. Güldüm. Hem de kahkahalarla. Sonra bir şarkı dinledim gözlerimden yaşlar döküldü. Odaya  geçtim biraz kitap okudum (Ali Lidar-Tesirsiz Parçalar) yaşlar devam etti ama tedbirli bir şekilde. Odaya annem pat diye dalınca kolay toparlayayım diye. Şimdi de annemin uyumasını bekliyorum. Uyusun koyvercem gözyaşlarımı. Ardından da bir sigara yakmayı düşünüyorum.
Bazen Ali Lidar senmişsin gibi geliyor bana. Bazen de benmişim gibi. Ulan obsesif olan sensin. Bana ne oluyor.
Neyse kitabın sayfalarını karıştırırken kitabın boş sayfalarından birine bir şeyler  yazmışım. Daha ayrılmadığımız zamanlardan kalma bir yazı. Demişim ki Ali Lidar’a:
Bazen seni o kadar iyi anlıyorum ki. Acı, insanı ruh hallerinden ruh hallerine sokuyor. Bende yaşadım acılar. Hem de çok. İlk acım çocuk yaşta babamı kaybetmekti. Yıllarca alışamadım babasızlığa. Hep yanımda olsun istedim. Bazen çok şaşırıyorum onu rüyamda bile görmeyişime. Unuttum mu diyorum. Cevap hala net değil. Sonra sıralamışım birkaç acı daha. En sonda demişim ki :
Sonuncu acımda yıllarca aradığım aşkı bulmak ve o aşkın benimle  gidebileceğinden emin olmamak, kaybetme korkusunun verdiği acı demişim. Ve bunu ayrılmadan önce yazmışım. Korktuğum başıma geldi işte. Zaten gidişat gösteriyormuş. Şuan ki sonuncu acım ne biliyor musun? Yalnızlıkla-mutsuzluk kıskacında özlemle yoğrulmuş  hayatım.
Böyleyken böyle işte. Bunu yazarken beş kere falan  Mehmet Erdem’in  Behzat Ç.de Neşet Ertaş’ın "Yalan Dünya"sını söylediği sahneyi  izledim, dinledim. Repliği ezberledim.

“Neşet Babadan ne biliyon la sen, biliyon mu bişiler? Çal la.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder